Bir süre önce, fotoğrafçılık yapan Murray Ballard, kendi seçimiyle bedenini donduran insanları görüntüledi. Bu yazıda vücudunu dondurarak adeta ölüme meydan okuyanların kısa bir serüvenini bulacaksınız...
Günümüzde sayısı yüzleri bulan dondurulmuş insanların bedeni saklanıyor. Bu işlem dünyanın onlarca yerinde uygulanıyor. Bu işlem için içinde sıvı nitrojen bulunan büyük, metalden yapılmış silindir şeklindeki tabutlar gerekiyor. İç sıcaklığı -196 derece. İnsanlar bu yönteme çözümleri kalmadığında başvuruyor. Gün gelir de tıp, kendi sorunlarına çare bulursa tekrar diriltilmeyi bekliyorlar.
Ölen bedenlerin öncelikle buz kalıplarıyla soğutulması gerekiyor. Ardından kişinin göğüs kafesi açılarak vücutta bulunan kan çekilmeli. Daha sonra vücutta oluşan boşluğun yerine -50 derecede
gliserol dolduruluyor. Dağılan solüsyon, vücut ısısının da -50 dereceye düşmesini sağlıyor.
Hücreleri saran yağların da donabilmesi için beden
sıvı nitrojenle soğutulan büyük metal silindirler içinde tutulmak zorunda. Buradaki sıcaklık -196 dereceyi buluyor. Bütün bu kapsamlı işlemler, hücre yapısının korunması için bir zorunluluk. Bu önlemler alınmasaydı hücrelerimizde bulunan su, soğuk nedeniyle donarak kristalleşir,
hücre zarı ve hücre içindeki organellerin zarar görmesine neden olurdu. Vücut tekrar ısıtıldığında geriye sağlam bir şey kalmazdı. Gliserol gibi donma ısısı suya göre daha yüksek kimyasallar sayesinde bunun olması önleniyor.
İşlem,
cryonics adıyla biliniyor. Bu terim "insanların bilinmeyen bir gelecekte çözülmek üzere dondurulması" anlamına geliyor. Sözcük ilk defa 1965 yılında bu işlem gerçekleştirildiğinde konuşulmaya başlandı ancak bundan öncesinde Neil R. Jones 1930'larda yazdığı bir romanda insanların dondurulmasından söz etmişti. Ünlü fizikçi
Robert C. W. Ettinger ise 1964'de yayımlanan "Ölümsüzlük İhtimali" adlı kitabında insanların gelecek yıllarda canlandırılmak üzere dondurulması fikrinin akla yatkın olduğunu ileri sürüyordu.
İşlem, insanlar üzerinde ilk kez 1967 yılında kullanıldı. 73 yaşında
akciğer kanseri nedeniyle ölen Amerikalı bir psikolog olan
James Bedford, bu tarihten beri diriltileceği günü bekliyor ve daha da beklemesi gerekecek çünkü bugün bile onu hayata döndürecek veya hayata döndürsek bile hayatta tutacak teknolojimiz yok. Dahası muzdarip olduğu hastalığın tedavisini de bulmuş değiliz. Bu yüzden huzurlu uykusuna bir süre daha devam etmesi gerekiyor. Elbette bu işlem birçok kişiye göre umut tacirliğinden başka bir şey değil. Çünkü nano teknoloji ve tıbbın çok ilerlediği, ölümcül hastalıklara çözüm bulunabildiği, kök hücreden bir insanın bütünüyle kopyalanabildiği bir çağ hiç olmayacak. Bunlar gerçekleşse bile dondurulan kişilerin yeniden dirilip dirilmeyeceği de ayrı bir bilinmezlik.
Ancak yapılan çalışmalar ve bazı deneyler tersini söylüyor.
Dr. Paul Segal'in 1992'de
American Cryonics Society sponsorluğunda California Üniversitesi'nde yaptığı meşhur bir deney vardır. Dr. Segal,
beagle cinsi sevimli köpeği Miles'ı dondurup tekrar diriltmeyi başarmıştı. Bu deney, dondurulmaya bel bağlayan insanlar için en büyük dayanak olmuş durumda.
Miles, kanı çekildikten sonra doldurularak öldürülmüş, 70 dakikalık klinik ölümün ardından kanı tekrar damarlarına enjekte edilerek oda sıcaklığına geri getirilmişti. Üç buçuk yaşında olan bu köpek hayata geri döndüğünde tüm karakteristik özelliklerini olduğu gibi taşıyordu, alışkanlıkları ve huyları değişmemişti. Bu olay, dondurulan insanların bir gün yeniden canlandırıldığında hafızalarının da yerinde kalacağına ispat olarak gösteriliyor.