Kısa vadede işe yarıyor gibi görünse de uzun vadede herhangi bir fayda sağlamayacak yöntemlerdir. Bu konuda basit bir tezim var;
evrim.
İnsanoğlunun evrim macerası mağara dönemi ile günümüzde hız anlamında birbirinden ayrıştı. Evrimimiz yavaşladı. Evet hala bir
cinsel seçilim altındayız, karşı cins için hala göreceli bir oranda savaş vermemiz gerekiyor ancak steplere çıkıp avlanmamız gerekmiyor, kazmayı alıp tarlada bir şey yetiştirmemiz de gerekmiyor. Barınmak için kayaları oymak zorunda değiliz.
Yukarıdaki senaryoya bakınca evrim serüveni bizim için durmuş gibi görünüyor değil mi? Öyle görünüyor olabilir ancak
modern hayatlarımız da beraberinde bambaşka evrimsel koşullar getirdi, bunu da göz ardı etmemeliyiz.
İşte bunlardan biri de
(*: benim tezim)
saç temizliği konusudur. Zamanda az geriye gidersek biraz kirli olmak, ne bileyim azıcık kokmanın filan pek sorun olmayacağı bir döneme gideriz. Biraz daha gerilere gidersek
bitlenmenin normal olduğu, ayda bir yıkanmak gerektiği kanısında hemfikir olunan bir döneme giderdik. Yani kısacası
kültürel,
sosyal ve
toplumsal anlamda değerlerimiz, 500 yıl öncesinden çok daha farklı, gelişmişiz, evrim geçirmişiz. Temizlik anlayışımız da bununla beraber şekillenmiş. Artık en ufak bir
ter kokusu nedeniyle karşımızdaki bireye tepki koyabiliyor, rahatsız olduğumuzu ona hissettirebiliyoruz. Bu da insanları daha temiz olmaya itiyor. Durum bu ama bu kültürel evrime vücudumuz ne kadar hazır? İşte yanıt bu sorunun altında yatıyo; hazır değiliz. Yüz binlerce yılda çevresel koşulların baskısı altında bugünkü halini almış makinelerimiz olan
vücutlarımız, bu kadar kısa sürede peş peşe gerçekleşen devrimlere (sanayi, teknoloji, bilim devrimleri) nasıl ayak uydurabilirdi ki? Daha 100 yıl önce
petrol bu kadar hayatımızda değilken petrolden üretilen yan ürünler de hayatımızda yoktu.
Şampuan bilinmiyordu. Doğal
zeytin yağından sabunlarımız vardı sadece. Ama şimdi sosyal çevremizde kendimize yer bulmak, sevgili arkadaş edinmek istiyorsak yağlı, kepekli, kokan saçlarımızı yıkamak zorundayız. Yoksa kendimize iş, eş bulamaz, aç kalabiliriz. Bu kadar petro-kimyasal maddeye de elbette kafa derisinin, saç köklerinin bir tepki vermesi kaçınılmaz olacaktır.
Siz saç dökülmesini boşverin de kel erkeklerden hoşlanan dişiler çoğalırsa (ki sayıları hiç de azımsanacak ölçüde değil) o zaman seyreyleyin evrimsel curcunayı. Hızla
Ridley Scott tarzı engineer'ların gezegeni olma yolunda ilerleyeceğiz demektir.