Arapça'da vekil demektir. Kelimenin aslı olan kâim-i makam (makamda duran), "yetkileri üstlenen vekil" anlamına gelir.
Osmanlı Devleti'nde, sadrâzam sefere gittiğinde, dönüşüne kadar pâyitaht istanbul'da, "sadâret kaymakamı" unvânıyla bir vezir kendisine vekâlet ederdi. Aynı sırada pâdişah Edirne'de ise bir başka vezir, sadrâzamın ikinci vekîli olarak ve "rikab kaymakamı" unvânıyla pâdişâhın yanında bulunur; pâyitahttakine "istanbul kaymakamı" veya "istanbul muhâfızı" denirdi.